20 Ocak 2013 Pazar

self servis yaşıyorum

Sonunu sevmeyeceğim masallar yazmam demiştim yazmışım meğer bilememişim..
Bir country kızı değilim artık.
Çok çalışıyorum, kafam rahat değil, ineklerimı kısırlaştırdım, saçlarımın örgüsünü çözdüm, şarabı biradan daha çok sevdim, gitarı kulağımdan sildim.
Gün geldi saatlerce konuşmaya doyamadığın country insanlarıyla tek kelime konuşamaz oldum..

Gittin üstelik o an sushi kadar çiğ, tektaş kadar avamdın...
Tadında kalsın dedin oysaki tadında bırakmalar tarzım değil iyi bilirdin..
Gözlüklerim gözyaşlarımı gizleyemedi ama kalbim sözlerini sergilemedi...
Artık diye başlayan çok fazla cümlesi olan senden artıkdım...
Üstelik bir başkası olduğunu biliyordum ya dolmuşta tuttuğum metalin kokusu elimde kalmış kadar deliriyordum...

Günlerce Nasa'dan seslendim dünyaya, 5 ekonomi konferansı dinlemiş kafayla uyandım, buluştuğum her insana şanslı masa hissi yarattım, bileklerimi dikine kesip dikiş dövmesi bile yaptırmayı düşündüm.Öksürük şurubu tadında günlerdi saklayacak değilim.Seni unutmakla unutmamak arasında facebookunu kapayıp kapayıp açan özgüvensiz kız gelgitleri yaşadım.

Her insan ardından ne kadar üzünüldüğünü bilmek ister, hepimiz kurarız ölsem şimdi arkamdan kim ne kadar ağlar hayalleri. O yüzden şimdi git sor 100 tane kıza yeni sürdükleri kırmızı ojeyle yeni yıkanmış 36 beden bir skinny jeane girerken ne kadar kahroluyorlarmış sonra gel bana iki çift lafım daha var sana.

Acısını evınde şarabı ve kitaplarıyla yaşayan insan güzel insandır.
Kaç kitap okudum kaç şişe Blush rose biriktirdim: no data.
Azra akının seksi olmaya çalışması, kış güneşi kadar eğretiydi mutlu hallerim.
Gözlerimi kapatınca Ayşen Grudaya, ağzımı kapatınca Bergen'e beziyordum.
Meğer facebookda pokelamak kadar boşa kürek çekmişim; beklemek kaybetmenin bütünüymüş...

Sonra bir şarkı duydum Bülent Serttaş'tan ve tüm auram değişti: Başım benim başım benim daha çok genç yaşım benim dedi o sevimli mimikleriyle hayata dön pınar dedim.
Sonra uyumadan pulp fictionı bitirdim. Hemen ordan da bir koteyşın yapayımki gerçekten izlediğim belli olsun hem "egonu sarsmak istemem ama yüzüme silah doğrultan ilk kişi sen değilsin."

Eskiden Hobbit filmine bile girebilecek düşkünlükte maceraseverdin. Tek derdin kapanmayan ikinci gömlek düğmen ve su içemeyen bünyendi kendine gel kendine dön de bir bak haline dedim ve bunun şerefine çok güzel bir atasözü uydurdum 'flirtationship is te best until finding the best' ama kendimi ona uyduramadım.
Barlar boşalıp, cafeler kalabalıklaşmaya başladığına göre kış gelmişti ve evde sıkılmaktansa altına 'hayırlı olsun kardeşim' yazılacak bir ilişki yapabilirdim. Ama doğru sevgi sözcüğü bile seçemedim. Canım çok anaç, bebeğim fazla seksi, hayatım çok sıradan, tatlım çok yavşak geri kalanların hepsi go to the hell!! Boşver ya dedim Bahçeli merkez kafasına göre herkez! Ben böyle iyi ben böyle güzelim başka bir ruh için beden olamıyorum! Yine yeniden eskisi gibi çok eğlenceliyim!;)


Ya işte böyle
ama birbirimize ait olduğumuz hissini bir türlü içimden atamadım.
Masal burda mutsuz sonla biter.
The end.

Ben başkada bir kelime gonuşmadım.

Hiç yorum yok: