15 Aralık 2011 Perşembe

meslek aşkı

Bir ek deyip geçmemek lazım, çok şey değiştirir bazen bir -de. Çok karizmatik olabilir bazen bir -de. Prensipleri vardır kendi içinde. Bazen ayrı yazılır bazen bitişik. Diğer eklere benzemez. Nasıl kullanacağınızı şaşırırsınız. Bazen kelimenin yanına yakıştırırsınız, bazen de içinize sindiremez uzaklaştırırsınız. Şimdi bu ayrı mı olmalı yoksa bitişik mi? Kuralı da yoktur ki öyle kesin, tecrübe meselesidir, görgü meselesidir. Ya yaparsınız ya da ömür boyu karıştırırsınız. Bu yüzden de çok ayıplanırsınız.Çok şeyin ölçütüdür bir minicik -de eki.

Çok isterdim isminin hallerinden biri olup dibine sokulmayı satırlar üstünde bile olsa.Kesme işareti mesafesine  bile razıydım. Ama gene ironilerin kadınıyım. Hem dahi anlamındayım sana, hem de senden ayrı yazılırım. Yanında ayıplanırım, yasaklanırım. 

Daha fenası ne biliyor musun! Sen olmasan ben cümleden atılırım, ama ben olmazsam sen en fazla anlamını değiştirirsin. Kaybetmezsin anlıyor musun değişirsin. Kendine yeni anlamlar edinirsin, yokluğumu hiç fark etmezsin. Hiç de şikayet etmezsin...

Ama sen gene de DE DE DE benim istediklerimi DE!

10 Aralık 2011 Cumartesi

bir çemberin yarıçapı olmak.

Kötü hissettiğimde kendimi, iyiye ihtiyaç duyduğumda ama aynı zamanda da...
Hayaller imdadımda.
Yoğun bakımdayım.Sevdiklerim kapıda.Sevildiklerim daha doğru bir kelime burası için galiba.Sevdiklerimle sevildiklerim birebir fonksiyon değil.
Sevildiklerim kapıda.Beni bekliyorlar.Baş roldeyim ama kritiğim.Belki kanserim, belkide kalp krizi geçirmekteyim.İçerdeyim.İçlerindeyim.Var ile yok arası bi yerdeyim.Kapı açılır yoka kaydı, düştü der doktor.Üzüntü, hıçkırık, gözyaşı, isyan..Ne için? Kaybetmek mi yoksa varken yeterince sevememek mi? 
İyi miyim şimdi? İntikam ile iyi olabilenlerden miyim? Ben bu kadar ezik miyim?
... 
Kalabalıklar içinde yalnız kalmak istiyorum.Yalnız bırakılmaktan farklıdır bu durum biliyorum.Siyah cübbemi giymiş elimde yamuk yumuk bir asa ile yalın ayak yürümek istiyorum.
Yani ben sizi umursamıyorum diyorum! 
Kendini göstermenin bir sorumsuzluğu vardır.Filtrelemeden, sansürlemeden, customlamadan, önemsemeden, özenmeden, süslemeden.
Sorumsuzluğun yakıştığı tek şey kendimi gösterme sanatım.
İfade de rahatsızlık vardır kendini gösterirken. 
Rahatsız hissettiğimde kendimi, yıllardır içimde var olan beni rahatsız eden, çıkmak için tam da o anı bekleyen duygu...Issız bi adada çığlık çığlığa bağırmak kadar anlamsız ama engelsiz o duygu...Yanlış yaptın diyen, güvensiz hissettiren.Yalnızlığı sevdiren, pişman olacağının sinyallerini veren o duygu...İçin boşmuş gibi, depresyon kapıdaymış gibi...Akşam ezanı ürpertisi gibi...Çekil düzen bul, al, ver kendine der içinden birileri.
Ne içses severim ne dış ses.Sınırlamayın beni!
Gelme! Git! Söyleme ismimi! Ben istemedim ki seni....