16 Ocak 2012 Pazartesi

ben belki, sen keşke

Seviyorum seni, seviyorsun beni. Hissediyorum seni, hissediyorsun beni. Ordayım. Farkındayım. İnkar edemem, inkar edemezsin.
Kelimelerim, duvar, kokun, tavan, sözlerin, nefesim, ellerin, karanlık, aydınlık, basınç, kalbim, ayak parmaklarım, gözlerin ve hislerim...
Gidiyor musun?
Son bakışını, inceden tebessümünü komidinin üzerine bırakıp...
Yetiniyor muyum?
Her gece uykuya dalmadan hatırlayıp...

...

Kabul etmesem de platonik aşkımı, sana en sıcakkanlı olduğum anlar aslında en soğukkanlı olduğum anlar. Kıskançlıktan, aşktan ya da arzudan ölüpte hiç bir şey yokmuş gibi dudaklarıma İclal Aydın tebessümü yapıştırdığım anlar...Sen anlamazsın ama kalbim anlar...

...

Bir beni sahiplenirken bencil değilsin. Peki ama ellerinden kayıp gidersem de üzülmez misin? Başkalarını severse ellerim, başkalarına değerse göz bebeklerim. Hani olur ya başkaları için giyinirsem, başkalarının geçmişini merak edersem, başkaları için dizelersem. Başkalarına nazlanır, başkalarıyla cilveleşirsem. Başka adamlarla da gülersem, eğlenirsem. Başka adamlara da dokunursam konuşurken. Başka adamları da kıskanırsam. Başka adamları öpersem seni öptüğüm dudaklarımla, seni öptüğüm heyecanla...

Acımaz mı için? Canlanmaz mı gözünde? Olmaz mı sana da hani böyle asansör boşluğuna düşer gibi, annenin öldüğü rüyadan yeni uyanmış gibi. Keşkelerin olmaz mı?

Benim belkilerim var sana dair. Belki sever, belki fark eder, belki ister, belki sarılarak uyur, öperek uyandırır, belki uyanınca arar, belki benim yanımda saçmalar, belki ağlar, belki kızar hatta belki gider ama sonra belki gelir sımsıkı sarılır diye... 

Yok yok! Yorma kendini hiç, boşver, huzursuz hissetme, dertlenme, çekip de gitme...
Çünkü,
Umutlarımı da tıpkı saçlarım gibi sımsıkı arkaya taradım.

Hiç yorum yok: