15 Haziran 2015 Pazartesi

Rabbim yakınımıza düşürmesin.

Bütün gün evde televizyonu açıp halıya bakan insanlar vardır.Boş vakitlerini böyle geçiren. Sadece bir ses olsun isterler dünya üzerinde başkalarının da varlığından emin olmak için. Düşüncelerinden kaçmak için anlamsızca baktıkları ekranda ne olduğunu bile hatırlamazlar.

Çocukluklarını da pek hatırlamazlar zaten, hiç anlatmazlar. Söylenmeye değmeyecek kadar küçük ama aslında kocaman hissettikleri buruklukları geçmişlerinden gelir. Geçmişlerinden gelen bu karadelik yüzünden ne kadar uzak olsalarda çevrelerine o kadar zorundadırlar o çevreye ayak uydurmaya.

Geceleri barlarda bir süperstar olduklarını hissederler. Sadece etrafı izleyip kendilerine rol model seçerler. Ertesi sabah gece tanıştığı insandan gelecek mesajı beklerken için için anlar dünyanın en yalnız insanı olduğunu. 

Bir şeyi çok istese de nereden başlayacağını ve nasıl yapacağını hiç bilmezler. Çoğu zaman herkesin uğraşıp sıkıldığı şeylere çoktan geç kalmışlardır. Ve zaten onlar ulaştığında da kimsecikler kalmamıştır. Tahtlarında oturanlara sırf daha iyisine gücü yetmeyeceğinden düzeni bozulmasın  diye şevkat gösterirler. İçten içe sevilmek için yalvardıklarını kimse bilmesin isterler.

Enleri yoktur. Bir şeyi ya da birini sevdikleri ya da nefret ettikleri de. Kendilerini anlattıklarını düşündükleri bir film ya da bi kitap yoktur. Playlistini 3 kere başa döndürür gene de istedikleri bi şarkıyı seçemezler. Sırf yalnızlıkları belli olmasın diye kendilerini başkalarının hayatlarına zorla dahil ederler. Birşeylere ait olmak isterler.

Hıçkırarak ağlarkende göremezsiniz onları. Hiç bir duygu o kadar derinlerine inemez. Hisleri de hayatları kadar sığdır. Hayatları ne uğruna ağıtlar yakacak kadar trajik ne de içinde hiç bir korkuyu barındırmayacak kadar huzurludur. Birşeylerin rutinin de gitmesi yeterlidir hayatta kalmaları için. Bir koca endişedir aslında her sabah uyanmak ve yaşamak.

Hiç yorum yok: