11 Eylül 2011 Pazar

Bak postacı geliyor Tanrı!

Sevgili Tanrı;
Kitabını okudum beğendim.Best-seller olmaz belki kalemin o kadar güçlü değil ama yaratıcı fikirlerin hoşuma gitti.Lakin insan adını verdiğin roman kahramanların birazcık daha detaylı bir inceleme istiyor sanki.Olay örgüsü içinde bazen çok yavan kalıyorlar.Naçizane fikrim bir ar-ge çalışması ile daha gelişmiş, son sürüm kahramanlar elde edebileceğin yönünde.

Son sürümün ne ise yükseltiver beni de ona Tanrım.Son teknolojin ne ise beni de onunla donatıver Tanrım.İnanıyorum bu değil.İnanıyorum daha iyilerini yapabilirsin sen.Sen diye hitap ediyorum ama alınmıyorsun dimi aramızda o kadar samimiyet yok diye.

Neyse son sürümün için çok parlak fikirlerim var bir göz atıver şunlara sana zahmet.

Herkesin herkesinden farklı olmalı herşeyi.Elbet farklıyız bir Ferhat Güzel ile ben bir değilim tabi (teşekkür ederim bunun için) ama dahasını istiyorum.Aynı olanlarımız Ferhat Güzel ile, istediğimde farklılaşabilsin.Mesela, aynı dili konuşmayalım Ferhat ile.Dil dediğimiz konsept national olmasın personal olsun.Kişiye özel dil seçeneği uygulaması istiyorum bu bünyeye.İçimdeki kendini ifade etme güdüsünün önüne geçemiyorum ama zaman zaman kimsecikler bunu anlamasın isteyebiliyorum.(Evet ben blog yazıyorum, evet ben bir contradictionalar yumağıyım.)

Metrelerce bağırsağı dola dola küçücük bi yere sığdırabiliyorsun, metrelerce kare beyinlerimizi kıvrım kıvrım küçücük kafamıza yerleştirebiliyorsunda, bu kadar yer konusunda pintisin madem de, biz insanlar neden böyle hantalız.(Fillere ve hortumlarına olan sempatim ayrı) Bizi de kıvırsan, dolasan falan ne bileyim bişeyler yapsan da minnak bi hale getirsen hoş olmaz mı? Merak ediyorum o organların o boyutlarda olmasının bir anlamı var mı, daha küçük olsalar olmuyor mu yani? Altın oranın oranını birazcık düşürsek diyorum sadece.Daha ergonomik, daha taşınabilir, daha ekonomik, daha kullanışlı olmaz mıyız? Hayır yanlış anlama yani ben senin için söylüyorum.

İstesek kutupları bile görebileceğimiz bir organ verdin bize.Adına da biz göz dedik çok sonralarda.Ben o organla heşeyi görebileyim ama sırtımı ve popomu göremeyeyim.Bu ne yaman çelişki Tanrım! Ne düşündün çok merak ediyorum sadece vücudumuzun arkasını göremeyeceğimiz bir tasarımla donatırken bizi.O sebeple kafamın arkasına mı koyarsın, boynuma mı yoksa kürek kemiklerimin arasına mı bilmem ama ben bir tane göz daha istiyorum.Benim popom bu kızınkinden büyük mü sorusu böylelikle tarih olsun istiyorum.

Bir de kıl, tüy konusu var tabi.Herşeyi anlarım kulak kıllarını bile ama bacak ve kollardakiler neden var Tanrım ya.Bir faydası varsada zaten biz sürekli onlardan kurtulmaya çalıştığımızdan hiç göremiyoruz.Hem hiç sana yakışıyor mu vücudumuz için estetikten bu kadar uzak düşünülmüş bir örtü.Babannnemin dantel modelleri bile daha şık.İlla bişilerle kapamak istiyorsan derimizi dövme falan yap karakterlerimize özel.Oh mis!

Saç ve tırnaklarımın uzama miktar ve zamanınada sen karar vermesen hani.Onu bari bana bıraksan, benim de bir otoritem olsa şu vucudum üstünde.Çok mu bu kadarı ya! Bak kalbe, böbreğe, beyne, damara bişey demiyorum onlar senin olsun.Ama bari keratin miktarını ben düzenleyeyim şu vücudumun.Bir sabah dazlak olabileyim, ertesi gün rapunzeli oynayabileyim.(Bayan kuafölerinin aldığı ahlarla da uğraşmak zorunda kalmazsın cehennemde bir de.) Bir gün en dibinden kesilmiş hissi uyandıran tırnaklarım ertesi gün french yapılacak kıvama gelsin istersem eğer.

Sen beni integral bile çözebilecek bir zeka ile koyuver dünyaya ama saat alarmlarına muhtaç et.Oynama benle bu kadar Tanrım ya! Gece yatmadan önce sabah 7 de uyanıcam diye geçirmek sabah 7 de beynimin ve gözlerimin dünyaya merhaba demesini sağlamak için yeterli olsun.Sabah sabah beni o dıdıtdıdıtlarla muhattap etmesen.Otomatik alarm eklentisi istiyorum anlayacağın bu bünyeye.Erteleme tuşu olmasına gerek yok o kadar kastırma şimdilik.

Öyle işte Tanrım çok zor şeyler değil bunlar senin için sen ki burun yapabiliyorsun.Bir de şu konulara el atsan çok da güzel iyi olacak.
Başarılarının devamını dilerim.
İmza: bir kul.

Hiç yorum yok: