22 Ağustos 2011 Pazartesi

bir işsizin güncesi

Sabah uyanırsınız ama pembe yastıklarınızı, ayıcığınızı terketmek için geçerli hiçbir nedeniniz olmaz.
Pijamalar vücudunuzun bir parçası olur.
İyi ki zamanında renk renk eşofman altı koleksiyonu yapmışım diye düşünürsünüz çünkü onlardan başkasına ihtiyaç duymazsınız.(fatoş;))
Günde iki defa oje rengi değiştirir, manikür uzmanı olursunuz.
Normalde olsa alınmak için belli bir kıvama gelmesi beklenen kaşlarınız şimdi milim milim tasarlanmış gibidir.Zira asi bir tel kaş bile sizi rahatsız eder.
Moda blogları arasında kaybolur, makyaj videoları ile deneysel çalışmalar yaparsınız.
Saçlarınızı daha fazla maşayla düzleştiriciyle muhattap etmezsiniz.
Nutellaya olan tutkulu aşkınız sizi başka hiçbirşey düşünemez hale getirir.
Ama kilo almamak içinde günde iki üç kez en uzak markete yürürsünüz.
Keşke zamanım olsada okusam dediğiniz kitaplar, izlemeliyim dediğiniz filmler listesi gittikçe küçülür ama bunun mutluluğunu bile yaşayamazsınız.
Eskiden sırf bir sebebiniz olmadığı için küsemeyip konuşmak zorunda kaldığınız o boş insanlarla bile muhabbet eder hale gelirsiniz.
Postmodern hobiler edinirsiniz: origami. Odada Kurbagalar, kuğular için yaşam alanı oluşturursunuz.
Hayal kuracak okadar çok vaktiniz vardır ki yatağa girip tavana gözlerinizi dikmeyi beklemenize gerek yoktur.
Alt sekmelerinde facebook ve twitter hep varıdır bilgisayarınızın.
Öss topuzunuz ve kemik gözlüklerinizle yarattığınız tarzınızı çok fazla kimseye göstermek istemezsiniz.
Kariyer sitelerindeki bütün ilanlar annenizden bile daha tanıdıktır.
Önceden milliyet.com dan sadece göz atabildiğiniz haberleri şimdi ana haber bültenlerinden enkırmen yorumlarıyla birlikte alırsınız.
Yeni çıkmış tüm albümlerden en fazla bir saat sonra haberdar olursunuz.
Toptwitlere bile takılır hale gelirsiniz.
Göz göre göre alışır Bülent Ersoy bile okadar kötü gelmez artık.
Doktorlar, Cennet Mahallesi, Yaz Süprizi arka planda döner hep evinizin içinde.
Günde belki 8 kere diş fırçalar hale gelirsiniz.
Normalde hiç ilginizi çekmeyecek delikanlılarla bile cilveleşirken buluverirsiniz kendinizi.
Astrolojiden, rüya tabirlerinden medet umuyor olmak canınızı sıkar ama genede kopamazsınız.
Dışarı çıkacaksanız, normalde gece çıkarken bile abartmadığınız kadar titizlikle çalışırsınız kıyafetiniz saçınız ve makyajınız üzerinde.
Rehbere kayıtlı olmayan her numaradan gelen çağrı saf ve temiz gençkızlık duygularınızla oynar.
Güzellik yarışmasındaki jüri üyeleri edasıyla master proğramı seçmeye çalışırsınız.
Tenezzül edip sıkılmadan iki cümle konuşamayacağınız insanların employment kısımlarındaki boşlukları doldurmaları hiç egonuzla oynamaz gerçekten.
Ucu açık bir süre boyunca bu aile saadetine olan dayanıklılık testinizdeki başarınızı merak edersiniz.
Okunmadık köşe yazısı, sözlük entry si kalmaz.
İçinizi blog üstünden de olsa uzun uzun dökebilecek zamanınız hep vardır.
Okey, 51, 101, batak ve bilimumlarıyla bile eğlenebilecek bir kafanız olduğunu zannedersiniz.
Bira fm 100 derdinizi paylaşır geceler boyunca.
Tüm magazin haberlerine anında hakim olabilmek en güzel tarafıdır ama bu sürecin.
Ivana Serte, Gamze Topuza üzülür, Bülent Ersoyu kıskanır, Erol Köseye kızarsınız.
Gülden ve Fatoşa olan özlemim dayanılmaz hale gelir. (bu cümle tekil ve iyelikli)
Çeşme, Bodrum, Alaçatı ismi verilmiş albümlere sadece iç çekebilirsiniz.
Potansiyel evinizi kafanızda çoktan dekore etmiş olursunuz.
Çevrenizdeki cahil insanların uzayan iş bulma sürecinizle ilgili yaptığı yorumlara diş gıcırdatırsınız.
Bu süreç hele ki bir de ramazanla çakıştıysa oruç tutmayı bile denersiniz.
ps: Yazıların içine sinmiş olan melankolinin sorumlusu vallahi ben değilim ya ben de sizin gibi okuyunca farkediyorum.O kadar da mutsuz değilim (ama sadece o kadar da=)) gülüyorum ben ağlanacak halime(:

Hiç yorum yok: