15 Ağustos 2011 Pazartesi

soup opera, ah ne kahkaha!

Bugünkü yazım tüm ucuz yaz şarkılarında kendini bulanlara ithaf olsun!
Yaz şarkıları sevdirir kendini bana.Karizması, aurası, hikayesi, mesajı, kaygısı yoktur.Çok döndürürsen winampta büyüsüde bozulmaz, seni de çok yormaz.Öyle olduğu gibidirler işte, düşünmezsin buyüzden çok, seversin...
Eylül şarkılarınada hiç benzemezler.İçlerine kapanık değillerdir.Eq ları açık ara öndedir iq larına göre.Açık sözlüdürler, en bi çok büyüzden severim.Gel derler, öp derler, unuttum derler, sıcak derler, fıstık gibisin derler.Demet Akalın istisna ama.Osaklıyor duygularını, nispet yapıyor, takıyor ama takmıyorumu yansıtıyor.Sevmiyorum onu,Kutluay ona mağduru oynattığında bile sevmedim o derece yani.Titretmedim onun dramına dudaklarımı, koymadım kendimi yerine.Bi keresinde de Coconut' ta gördüm onu.At gibiydi, şalvar şıklığı ona gitmemişti.Ben sevmiycem, Bekensir sevsin onu.Böö!
Ama Yonca Evcimik severim.Okayıyamaşıkakumbambakumbamba!
Ben de kendimi koyuyorum sonra buluyorum o ucuz şarkıların içinde.(Buaralar en çok şans meleği oluyorum(a)) Ben de seviyorum nü olmayı içimin pozunu verirken.Dilimle kalbim arası zaten kısa devre.Beynim otoritesini yitirmiş bi yerde.

Seviyorum kendimi anlatmayı.Seviyorumlu cümleler kurmayı da seviyorum.Farketmemiş olamazsınız(:

Bu blog fikride böyle oluştu merkezüssümde.Madem seviyorum konuşmayı, anlatmayı, paylaşmayı ozaman yaz kızım dedi bana Tuğba.Tuğba kim derseniz -dedin şimdi inkar etme- minikim benim, Gülben Ergen şirineliği var içinde -allah başını sonunu benzetmesin- ama ondan daha doğal.Bi de buaralar çok tripcan.Kendimi affettirdim yehuu!Biz Tuğbayla en çok Bengü severiz.<3
Annem hep kızar herkese herşey anlatılmaz diye.Ben bu huyumu abarttım bide herşeyi herkese her türlü yolla anlatıyorum artık.Başım gökte, erdi bak görmedin mi?=)
Yazıyorum ya hani ben burda, sizde (yani tahminen) okuyorsunuz ya.Ben mutlu oluyorum her iki aşamada da.Biliyorum çok uzun yazıyorum ama söz bundan sonra az ve sık yapıcam öğünleri.Ben burda kendimle ilgili herşeyi anlatabiliyorum biri dinler dinlemez, sıkılır sıkılmaz, benimser yargılar derdi yok.(İtiraf ediyorum okuyan birtakım insanlarla kan bağım olduğundan bazı konularda hiç yazamıycam.Kan bağı en büyük sansürdür.)Genelde hiçbirşeyimi saklamam insanlardan, kendime ait.Saklayanı da anlamam zaten.Rahat olmak lazım ya! Çok matah, çok gizemli çok da önemli şeyler yaşamıyoruz.Karşımızdakine çok da fifi yani.Hayat bu zaten kaç farklı olay onlarında kaç farklı kombinasyonu varki. Doğum,ölüm,aşk,acı,özlem,mutluluk,ayrılık,çocuk,okul,para,evlilik,arkadaşlık,cinsellik,ölüm.Hepi topu bu!
Özellikle yeni tanıştığım insanlarla konuşmayı çok severim.Sorumluluklarından, değerlerinden, geçmişinden habersizdirler bu ne demek: onlar yargılamaz seni.Bir deneyin en gizli en mahrem yönlerinizi anlatın yeni tanıştığınız birine, sohbet size 4 köşe kazandırıcak.Tahmin ettiğiniz gibi kötü de hissetmiyceksiniz kendinizi, hele ki güvensiz hiç!
Ha bi de senin anlattığın kadarını bilirler, en güzeli bu işte yeni tanıştığın biriyle sohbetin.Bu aralar çok eğlenceli bi oyun keşfettim.Oyuncakları türlü türlü, lego gibi zekamı geliştiriyor hemde.Hala ihtiyacım var buna fazlasıyla.Evet!
Yeni insanlarla tanışıyorum sürekli.Yer yön zarfları, dolaylı tümleçler değişebiliyor 'tanışıyorum' yüklemli cümlelerde.Ama en çok ben değişiyorum.Hepsine kendimi 'olmadığım ama olsam nasıl olurduyu merak ettiğim' bir rol model ile sunuyorum.Pinokyoculuk bunun adı.Nerden bildin ya?
Yalan sayılmaz bunlar.Beyaz bile değil renkleri, şeffaf.Yükleme kim sorusunu sorduktan sonra özneyi buluyorum.Özneye ne lazımdıyı soruyorum sonra özneye bir doz 'lazım' veriyorum. Hıııımmm! Sonrası mı? İzleyip görücez...
Soup opera tadında bir son ben de hayal etmiyordum ama bu bu yazının başlığının bu olmasına engel olamadı.

Hiç yorum yok: